İnsan yaşamının belki de en gizemli tarafında rüyalar duruyor. Felsefeden dine, sanattan bilime kadar tüm disiplinlerin üzerinde çalışmasına rağmen hala bilinmeyen çok şey var.
Rüyaların kaynağı hakkında bir çok farklı görüş olsa da psikanalizin perspektifi hala yaygınlığını koruyor. Buna göre rüyalar, bilinçaltı malzemenin rüyalarda tekrar bilinç düzeyine getirilmesi ve bunu yaparken kendisine karşı yeterince açık olamayan bireyin yön değiştirme, yansıtma, çarpıtma gibi mekanizmalar kullanarak bilinci kısmen rahatlatmaya çalışması olarak tanımlanabilir.
Rüyalar ne kadar bireysel olursa olsun rüya kayıtları tutan ve istatistikler çıkaran uzmanlara göre rüyalar bazı başlıklar altında genellebilir. 7 milyar insanın ömürleri boyunca gördüğü bilmem kaç bin milyar rüyanın ortak noktaları üzerinde düşünerek dünyanın genel kaygıları, sorunları veya zihinsel gündemleri hakkında bilgi sahibi olunabilir. Neticede insanlar günlük hayatlarından artırdıkları, baş edemeyip halı altına süpürdükleri ve böylece bilinçaltında biriktire biriktire endişelerden oluşmuş dev bir dağa dönüştürüyorlar. İnsanları tanımak için en keyif aldığım yol onların rüyalarını dinlemektir.
Dünya genelinde en sık görülen rüyalar bakalım.
1) Su görmek
2) Uçmak
3) Düşmek
4) Kovalanmak
5) Yüzmek
6) Tuvalet rüyaları
7) Cinsel rüyalar
8) Sınav rüyaları
9) Diş dökülmesi rüyaları
10) Ölüm ile ilgili rüyalar
11) Kontrolden çıkan arabalar
12) Çıplaklık rüyaları
13) Ağlamak
14) Tehdit altında hissetmek
15) Para ile ilgili rüyalar.
Rüyaların ortak noktalarına bakınca gündelik hayat kaygılarının neredeyse tam listesini görüyoruz. İnsanların kaygıları, fantezileri ve hatta bilgiyi çarpıtma stilleri büyük oranda benziyor.
Dünyanın neresinde olursa olsun her gün yüz binlerce insan rüyasında derin bir uçurumdan, yüksek bir ağaçtan veya sınırları belirsiz bir büyüklükten aşağı bir çuval gibi düşüyor; kanatsız milyonlarca insan herhangi bir kuşun karşısında duyduğu acziyeti rüyalarında uçarak gidermeye çalışıyor; en kirli işlerle uğraşanından tutun da süt beyaz ahlak anlayışında bütün naifliği, kırılganlığı ve sadeliğiyle kendi halinde yaşayan birine kadar herkes rüyalarında bitimsiz bir kovalamacanın içinde buluyor kendini; bir şekilde dünyanın her yerinde tozlu harabelerin, dik merdivenlerin veya dar sokakların arasında rüyalardaki tuvaletlerin izi sürülüyor; araba kazaları yapılıyor veya dişleri elinde kalmış yüz binlerce kişi kalabalık sokaklarda utanma duygusundan arınmış şekilde çırılçıplak yürürken buluyor kendini.
Bizi birbirimize yaklaştıran gerçeğin rüyası değil, rüyamızın gerçeğidir.